Okur ve yazar olarak Atatürk

5 Kasım 2023

Mustafa Kemal Atatürk’ün, 100. yılını kutladığımız, tarihin en görkemli uygarlık projelerinden biri olan, ‘en büyük eserim’ dediği Cumhuriyet’i kurmasında devlet adamlığı ve başkumandanlığı konusundaki üstün liyakati kadar zengin entelektüel birikiminin de etkisi büyüktür. Daha çocuk yaşlarda eline geçen her iki kuruşluk harçlığın bir kuruşunu ayırdığı kitaplarla ilişkisi ölümüne dek artarak devam eder. Savaştığı cephelere sandıklarla kitap taşıtır. Konakladığı yerlere de. Zengin kitaplığının yanı sıra resmî ve özel kütüphanelerden getirttiği kitapları büyük bir dikkatle okuyup geri verir. Yabancı dillerdeki yeni kitapları, etrafındaki düşün adamlarına tercüme ettirip özetlerini okur. Afet İnan’ın anılarında sözünü ettiği gibi “Atatürk’ün bir entelektüel hayatı daima var olmuştur. Zevk için okumuş, bilgi edinmek için okumuş, nihayet siyasi nutuklarına ve yazdıklarına kaynak olması için okumuştur. Örneğin bazen gece toplantılarında eski

Yazının Devamı

Gerçekten böyle bir gazete vardı

15 Ekim 2023

Türk basın tarihinde bir ‘olay’dır Markopaşa gazetesi. Emekçi bir başarı öyküsüdür. Cumhuriyet’in ilk dönemlerinin en çok satan gazetesidir. İlk sayısı 6 bin basılır. Ardından 10 bine çıkar tiraj. Sonra 15 bine. Dördüncü sayıyla birlikte 25 bine. Sekizinci sayıda rakam 34 bine ulaşır. Türkiye’nin en çok satan gazetesinin 20 bin sattığı bir dönemde muazzam bir başarıdır. Üstelik sadece dört sayfadır. Bir gazete kâğıdının ikiye katlanmasıyla oluşan.

25 Kasım 1946’da yayımlanan ilk sayısının ardından 12 Eylül 1949’a kadar toplam 53 sayı çıkabildi Markopaşa. Ama ne güçlüklerle! ‘Kökü dışarıda gazete’ suçlamasıyla, komünist perspektiften yayın yaptığı gerekçesiyle başına gelmeyen kalmadı. Gazeteyi basmaktan çekinen, basmasın diye emir alan matbaa sahipleri yüzünden tam 11 matbaa değiştirdi. Gazete aleyhine 28 dava açıldı, 2.5 yıllık yayın hayatı boyunca. Yazarları hapse girdi, sokakta sivil polislerce takip edildi, yüzlerce ölüm tehdidi aldı,

Yazının Devamı

‘En deli’ çocuğun öyküleri

8 Ekim 2023

Bu hafta, ‘70’li yıllar Ege’sinin sahil kasabalarından birinden çıkageldi evime bir grup deli karakter. Yazarının gözlerinden taşıp döküldükleri beyaz kâğıtlarda edebiyatın rahle-i tedrisinden geçen ‘öykü’lerini sırtlanarak. Buyur ettim içeri. Kahveye hayır demediler. Her biri gönül rızasıyla seçmiş deliliği. İçlerinden Perizat’ın söylediğine göre kötülük yapmaktan, başkalarının hayatına müdahil olmaktan, onları değiştirmeye çalışmaktan, yaşamak için başkalarını ezip geçmekten vazgeçene biçiliyormuş deli gömleği o vakitler. (Şimdi de öyle değil mi?) Gömlek lafın gelişi, onlar elmas bir gerdanlık gibi boyunlarına takmışlar deliliği. O gerdanlıktaki edebiyat işçiliği öyle her öykü kitabında karşımıza çıkanlardan değil. Bayağı usta işi. Ustanın adı Çağan Irmak. Kitabın adı “Gözümden Deliler Taştı”. Doğan Kitap yerleştirmiş ‘elmas’ vitrinlerine.

İlk deli Cigaralı Naciye. Kasabaya gelen hiçbir filmi kaçırmamış.

Yazının Devamı

“Oku ve ağla sevgili okur”

1 Ekim 2023

20’li yaşlarımın başlarında, “Bir Genç Kızın Anıları” kitabı sayesinde tanıştım Simone de Beauvoir ile. Büyülendim. Çocukluğundan alıp üniversite yıllarına kadar izini sürdüğü anılarında benim cılız sesle dahi edemediğim isyanları nasıl yüksek sesle ifade ettiğini görünce rehberimi bulduğumu hissettim. Sonrası yeni yaşlarımla birlikte geldi: “İkinci Cins”, “Konuk Kız”, “Başkalarının Kanı”, “Mandarinler”, “Sessiz Bir Ölüm”… 

“Sabah kalk, evi topla, yemek yap, öğle yemeği, bulaşık, akşam yemeği, bulaşık… Benim hayatım böyle, anneminki gibi geçmemeli” diyordu “Bir Genç Kızın Anıları”nda. Özgür bir yaşamın şifrelerini çözmekte kullandığı matematik, o özgürlüğe sahip çıkma konusundaki felsefesi, aklımı başımdan almıştı. Onu okuyan sayısız kadın gibi okumakla kalmadım, Simone de Beauvoir olmak da istedim. Bu yüzden, gazeteciliğe ilk adımlarımı Duygu Asena’nın yanında atmamın tesadüf olduğuna inanmamışımdır hiç.

Yazının Devamı

Nezaket protokolü

24 Eylül 2023

Dışarıda zarif bir sonbahar. Sıcağı ve soğuğu incelikle işlenmiş. Evden çıkmadan önce özenli bir şekilde hazırlanıyorum. Kendimce takıp takıştırıyorum. İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’nden aldığım Sabri Berkel desenli kolyem ve küpelerim. Minik çiçek taşlı yüzüğüm. Sergi gezmeye değil de bir buluşmaya gider gibiyim. E, haksız da sayılmam. Popüler kültürün hayatıma değmiş, kimi kişiliğimin oluşmasına katkı sunmuş, kimi sesiyle, kimi oyunculuğuyla, kitaplarıyla ömrümün bu demine ulaşan hoş sadalar bırakmış isimleriyle buluşacağım. Hem de M. K Perker’in çizdiği bir dünyada, portre sanatına hediye edilmiş siyah beyazlarla. Sıraselviler’deki Pilot Galeri’de.

Galerinin alt katına iner inmez Zeki Müren’le karşılaşıyorum. Paşa üç farklı dönemiyle arzı endam ediyor kırmızı duvarda. Nasıl güzel bir karşılama. Sabit mikrofonun önünde, takım elbiseler içinde gençlik zamanlarıyla, sahne ve gösteri kültürüne büyük katkılar yaptığı yılların pullu payetli, dolgu topuk çizmeli

Yazının Devamı

Hayatın sertliği

17 Eylül 2023

Şehir hayatının kodlarıyla yaşayan biri için taşrada mecburi hizmet zordur. 23 yaşımda matematik öğretmeni olarak İstanbul’dan Diyarbakır’ın küçük bir kasabasına atandım. ‘90’lı yıllar olduğu için terör korkusu ilk sıradaydı. Onun dışında hiç bilmediğim bir coğrafyanın kültürüyle, insanlarıyla, doğasıyla kaynaşmak başlangıçta epey zorladı beni. Kış mevsiminin çok zorlu geçmesi, yağmurun günlerce aralıksız yağması, kalkmayan kar, kesif soğuk, ince yorganım, soba yakmayı bilmediğim için sürekli üşemem, bu yüzden hasta olmam. Sonra çektiğim yabancılık, tekinsiz sokaklarında dolaşırken yüzüme taktığım asık suratla başıma gelebilecek her türlü kötülükle arama mesafe koyma çabalarım. Bütün bunlara rağmen benim hikâyem mutlu sonla bitti. Evime at arabasıyla yün yorgan gönderdi komşum, esnaf her türlü kolaylığı sağladı, odama soba kurdu ev sahibim… Hayatımın en kıymetli bilgilerini o kasabada öğrendim.  

Selcen Ergun’un geçen hafta vizyona

Yazının Devamı

“Bir orman gibi kardeşçesine…”

10 Eylül 2023

1937 doğumlu İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, uzun yıllar mekân sorunuyla boğuştu, türlü çeşit badire atlattı. Çatısı aktı, depodaki eserler zarar gördü, döşemeleri kırıldı kırılacak üzüntüleriyle geçen yılların ardından Tophane Antrepo 5’te Emre Arolat’ın projesiyle müzeye dönüştürülen Sedad Hakkı Eldem yapısı olan yeni binasında, 14 yıllık bir aradan sonra 2021’de yeniden açıldı. Türkiye’nin en önemli modern resim koleksiyonuna sahip olan bu benzersiz müze Cumhuriyet’in 100. Yılı anısına envanterine bağış yoluyla katılan 700 parçalık koleksiyonun heyecanını yaşıyor bugünlerde. Cumhuriyet’le yaşıt, Türk resminin en önemli sanatçılarından biri olan Naile Akıncı’nın oğlu avukat Cengiz Akıncı ve eşi Lale Akıncı’ya ait bu koleksiyonun 163 parçasıyla müzede açılan “Artı 700” sergisi ziyaretçi akınına uğruyor. Tarifsiz bir zenginlik, güzellik ve estetik hâkim sergiye. İçinde kimler yok ki… Halil Paşa’nın Paris’teki

Yazının Devamı

“Mutlu yaşam, sakin yaşamla mümkün olur”

3 Eylül 2023

Bir dijital kitap alışveriş sitesinin arama butonuna ‘mutluluk’ yazdığımda önüme 1023 adet kitap çıktı. “Mutluluk Çekicidir”, “İçten Gelen Mutluluk”, “Holistik Mutluluk”, “Mutluluk Endüstrisi”, “Mutluluk Kalbinizde”… O kadar çok işlenmiş bir konu ki. Çoğu kişisel gelişim kitabı. İnsanın mutluluk ihtiyacını karşılamaya yönelik. Hepimiz mutlu olmak istiyoruz. Bu nedenle ‘mutluluk’ da bir tüketim nesnesine dönüştü. Kitapların çokluğu bundan. ‘Mutluluk’ öğrenilebilir bir şey mi? Aslında evet. Peki bir kitap okuyup sonra mutlu mesut yaşamak mümkün mü? Buna bir çırpıda vereceğim bir evet yanıtım yok. Kitabına göre değişir. Yazarına göre. Yayınevine göre. Bir de okuruna göre.  

Bu 1023 kitap arasında özel bulduğum, sonuna kadar arkasında duracağım birkaç kitaptan biri de Bertrand Russel’ın Say Yayınları’dan çıkan “Mutlu Olma Sanatı” kitabı. Russell yazdıysa fazla felsefi bir kitaptır diye düşünmeyin.

Yazının Devamı